Bundan bir önceki yazım baya depresif olduğundan çok tepki
çekmişti. Hayatın güzel yanlarından bahsetmem gerektiğini söyledi bazı kuşlar
bana. Bir yazı dizisine başlamayı düşünüyordum aslında ben. Sonra kafamda bir
ışık yandı. Allah'tan ampul değildi yanan ışık… Neyse… Yazı dizisine başlamadan
önce, bu hayatın güzel yanlarını yazarsam, yazı dizisi ile arasında bir bağ
kurabilirim, bu giriş yazısı gibi olur diye düşündüm.
Bugün ‘sarılmak’
kelimesini çok tekrar ettim. Çok tekrar ettik. Çeşitlerine değindik falan. Evet evet, bazılarınız fark etmiştir,
bazılarınız etmemiştir. Sarılmanın çeşitleri falan var. Hepsinin ortak noktası
ise içten gelerek yapılan bir hareket olması. Çoğu zaman öpüşmek kadar iyi
olduğunu düşünüyorum ben sarılmanın. Güven veren, yalnız olmadığını
hissettiren, insanı tamamlayan türde bir şey.
İki kıtanın kıyı şeridinin birbirine uyması gibi, sarıldığınız zaman da
bedeninizin karşınızdaki insana uyum sağladığını fark edersiniz. Buram buram
cinsellik kokan bir cümle oldu sanki ama arkadaş sarılmalarını da kapsadım ben
o cümleyle, bunu bilelim lütfen :D
Şu sarılma işini
sıkıldığınız, mutsuz olduğunuz ya da kendinizi ruhsal olarak herhangi bir
sebepten ötürü berbat hissettiğiniz anlarda yaparsanız sadece bir saniye içinde
vücut enerjinizin değiştiğini fark edersiniz. Karşınızdaki kişiye ağlaya
zırlaya derdinizi anlatırsınız, hiç tepki vermez, hiçbir şey demez fakat
konuşmanız bittiğinde size sıkı sıkı sarılır ya, işte o zaman o tüm cevaplara
bedel olur bir anda. Saatlerce öyle kalabileceğinizi düşünürsünüz.
Arkadaş sarılmasının
çok tipi yoktur. Kafalar omuzda mümkün olduğunca çok sırıtarak ve sırt
sıvazlayarak yapılır. Saf sevgi ile yapılan bir eylem olur bu genelde.
Erkek-kadın arasında olandan çok çok farklıdır.
Gelelim ona.
Erkek-kadın arasında olana :) En uzun süreli sarılmalar onlar oluyor genelde.
Hele de arada ağır aşk varsa. İşte onun çok çeşidi var. Daha bugün masaya
yatırdık bu konuyu. Benim favorim şu kadının başının, erkeğin göğsüne yaslanmış
olan hali. Güven verici sarılma o mesela. Erkekler ne kadar saçları ile
oynanmasını sevmezse, kadınlar da bir o kadar sever. O sarılmalarda, erkek kadının saçını, kadın
mayışana kadar okşayabilir mesela. Öpebilir falan saçlarından. Tamamen huzur içeren bir şey bir kadın için.
Tabii bunun erkeğe hissettirdiklerini yazamıyorum pek, malum hiç o taraftan
öyle bir deneyimim olmadı. :) Ama onlar içinde oldukça güzel olan bir eylem
olduğuna eminim.
Kafa boyuna gömülen
sarılmaya değinmemiz gerekirse, o da bol bol romantizm kokan bir sarılma
çeşidi. İyi hissettirme konusunda bütün sarılma tipleri ile yarışabilir. (anne
kucağı dahil =P) Kişinin, karşısındaki insanın kokusunu içine derin derin
çektiği o anda baya yatıştırıcı etkisi olur vücutta. İşte bu yüzden öpüşmekle
yarışır sarılmak. Şimdi yazmayacağım hepsini ama daha çoook sarılma var
biliyorsunuz ki :)
Diyeceksiniz ki önceki
yazının nasıl kurtarıcısı olur ki bu yazı?
Hayatı güzel yapan
şeylerin başında aşk gelir. Ne kadar toplumumuzda, hatta tüm dünyada erkeklerin
kadınlar gibi sevmediğine insansa da insanlar, bir gerçek vardır ki; o da
herkesin kendince bir sevme yöntemi olduğudur. Erkek de kadına sarıldığında
hissettiklerini inkâr edemez. Çünkü o duygu neredeyse elle tutulur, gözle
görülür bir şeydir. İnsan kendini bir yere kadar kandırabilir. Herkesin sevmeye
ve sevilmeye ihtiyacı vardır. Yoksa cidden bir önceki yazımda yazdığım kadar
sıkıcı olur hayat. Tüm o zor olaylardan yorgun bir savaşçı gibi çıktığınızda,
elinizi tutacak birinin olduğunu bilmek insana yaşam sevincini veren şeydir.
Zannetmeyin ki erkekler çok güçlü, kadınlar çok güçsüz, bu duruma göre
hissedilen şey değişiyor… Bunlar önceki nesillerin bize dayattığı aptal
tabulardan başka bir şey değil. Yedi yaşındayken yere düştüğünde anneye ihtiyaç
duyan insan yirmi yedisinde, kırk yedisinde veya altmış yedisinde ihtiyaç duymayacak mı? Hissettiği
duyguları sınıflandırırken; çocukken “çocuk” diyorsak, insanlar büyüdüğünde
“kadın” “erkek” demenin bir alemi yok. Hissedilen duygunun adı değişmiyor
hiçbir zaman. Senelerdir aynı şeyler bunlar. Değişen sadece hissetme tarzı... değişen
sadece sarılma tarzı :)
Eğer zaten bir insan;
kadın ya da erkek fark etmez, kendisini “sevgiye ihtiyaç duymadığına”
inandırmışsa, işte esas o zaman hayatı fazlasıyla boktan gidiyordur. İnsan gibi
yaşamıyordur denebilir.
Hayatı güzel yapan şey
insandır zaten. Aslında kötü yapan şey de insan. Ne diyeyim, hayat tuhaf.
Sıkıcı ama güzel. Mademki yaşamaya mecburuz, onu güzelleştirmek de tamamen
bizim elimizde.